“ Beyin tekrarı sever. Alışkanlık haline
getirmek istediğin bilgiyi yinele!”
“Beyin gökyüzünden daha
geniştir.” Beyin; yapısı ve işleyişi itibari ile gökyüzünün uçsuz
bucaksız özelliğine rağmen, daha anlamlı ve kapsamlıdır. Çünkü yönetir,
anlamlandırır, hissettirir, komut verir, harekete geçirir. Peki, beynimiz nasıl
birşey çalışma sistemi nedir?
Beynimiz yaklaşık olarak 1,5
kilogram ağırlığında, darbe almaya karşı kafa tasını koruyan zarlarla kaplı
olan, daha fazla korunması için omurilik sıvısının içinde yüzen, hücre ve
nöronlardan oluşan, lobları olan, kendi içinde oluklardan ve katmanlardan
oluşan kıvrımları olan, kırışık bir görüntüsüyle dikkat çeken bir organımızdır.
Beynimiz elektrokimyasal titreşimlerle nöronlar arasında bilgi aktarımı yaparak
çalışır. Bilgi aktarımı kromozom birleşmesi esnasında, milisaniyeler içinde
gerçekleşir. Algılama, anlama, doğru bir biçimde tepki vermemizi sağlayan
binlerce bağlantı birbiri ile koordineli olarak hareket eder. Vücudumuzun her
bir hücresine ulaşarak, gerekli olan ihtiyacımızı karşılamamızı sağlar.
Beynimizin gelişimi embriyo
aşamasında başlayıp, gençliğimizde son buluyor. Beyin; ana rahmine düştükten
bir süre sonra tüp oluşturmaya başlar sonra beynin oluşup gelişmesi için hücre
ayrışması süreci başlar. Nöronlar tüpte üretilip beynin önemli kısımlarını
oluşturmak için taşınıp, sahip olacakları fonksiyonlara göre ayrılırlar.
Beyinin ön, orta, arka bölümleri vardır.
ÖN BEYİN
Ön beyinin bölümlerinden
birisi olan uç beyin, beynin ön kısmında sağ ve sol yarım küreden oluşur.
Görevleri ise;
- El kontrolünü sağlamak.
- Konuşma ve yazmayı sağlamak.
- Görmeyi sağlamak.
- Hayal kurmayı sağlamak.
- Bilimsel yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlamak.
- Müzik yeteneğinin oluşmasını sağlamak.
- Sayısal ve sanat yeteneklerinin oluşmasını
sağlamak.
- Üç boyutlu algılamayı sağlamak
- Düşünme ve mantık becerilerin
gelişmesini sağlamak
- Çözümleme ve anlamı gibi
işlemlerin gerçekleşmesini sağlamaktır.
Ön beyinin
ikinci bölümü ise Ara beyin’dir. Talamus ve hipotalamus olarak iki
bölümden oluşur.
Talamus tüm sistemlerden gelen
koku duyuları dışında diğer tüm uyarıları alan bir kapı görevi görür. Ayrıca
amaca yönelik bilinçli davranışlardan da talamus sorumludur. Hipotalamus
insan vücudu için iç dengeyi sağlayan sistemi korumakla görevli olan bölümdür.
Hipotalamus kan basıncını ve kalp atışını destekler. Vücut ısısını
sabitleştirir. Açlık tokluk durumlarını bildiren salgıların salgılanmasını
sağlayan sistemdir. Duyu ve davranışları ayarlar.
ORTA BEYİN
Orta beyin beynin refleks merkezidir. Orta beyin görme ve duyma olaylarında refleks kontrol merkezi olarak görev yapar.
ARKA BEYİN
Arka beyin kendi içinde beyincik, omurilik soğanı, pons olarak ayrılır.
Beyincik; vücudun dengede tutmayı sağlar ve kasların çalışmasını destekler.
Omurilik soğanı;
- Sindirim, boşaltım, solunum, dolaşım sistemlerinin çalışmasını sağlar.
- Karaciğerin kan şekerini ayarlar.
- Hayati refleksleri (hapşırma, öksürme, yutkunma, kusma) ayarlar.
- Omurilik soğanı çalışmayan canlı yaşayamaz.
Pons; beyincik yarım kürelerini birbirine bağlar.
Muntazam bir sistemi olan beyinin
yapısının, bilimsel olarak açıklaması derin ve kapsamlıdır. Ancak benim
üzerinde durmak istediğim nokta; beynimizin sınırlarının olup olmadığı,
bilgilerin ne kadar süre kalıcı olup olmadığı yada alışkanlıklara dönüştürülüp
dönüştürülmediği ile ilgilidir. Beyin ne kadar ileri gidebilir? Bir
insana en iyi ve en kötü ne yaptırabilir ?
Beynimizi vücudumuza bağlı bir kablo gibi düşünebiliriz. Kolumuzu hareket
ettirmeyi istediğimizde, beynimiz kollarımıza komut verir ve kaldırabiliriz.
Beyin kablomuzu kestiğimizde, hareket edebilmeyi düşünemeyeceğimizden bir hiç
olmaktan başka bir anlam ifade edemeyiz.
“Beyin kalbe ışık açar.”
Sizlere sormak istiyorum. Hayattaki en iyi ve en kötü şey nedir? Göreceli
bir kavram olduğu için yanıtlar herkes için değişecektir. Benim için hayattaki
en iyi şey “sevgi” , en kötü şey ise insanın özgürlüğünün elinden alınmasıdır.
Beynimiz bizlerin insanı, kendimizi, doğayı, bitkileri, hayvanları sevmesini
sağlayabilir. Vücudumuza gönderdiği sinyallerle bizleri dünyanın en mutlu
insanı edebilir, hatta mutlu olduğumuzda başka bir insanı da mutlu etmemizi
sağlayabilir. Bunu çoğunlukla kalbimizle ortak çalışarak yapar. Beyin kalbe
ışık açar. Ellerimizle bir çocuğun saçlarını sevebiliriz, ayaklarımızla birine
yardım etmek için gidebiliriz, beş duyu organımızla olayları yorumlayıp, hoş
sözcüklerle gönül alabiliriz. En önemlisi seni seviyorum bil istiyorum
diyebiliriz. Sevginin gücünü asla hafife almayın. Hissettirdiği duygular
pozitif olduğundan insanı iyileştirir. İnsanın özgürlüğünün elinden alınması
kadar zor bir durum yoktur. Suç işlediğinizi ve ceza aldığınızı düşünün. Özgür
değilsiniz, istediğiniz hiç birşeyi yapamıyorsunuz, sevdiklerinizi
göremiyorsunuz. Ömrünüzü küçük, konforsuz, soğuk bir yerde geçireceğinizi
düşünün? İşlediğiniz suçun ağırlığını, bedelini kaldıramayıp daha da
öfkelenebilirsiniz. Bu öfkenin sonucu olarak olumsuz duygulara kapılıp,
kendinize dahi zarar verebilirsiniz. İşte bu sebeple beyin sizi çıkmaza
sürükleyebilir. Başlarda anlattığım gibi beyinin muntazam işleyişi olması
sebebi ile içinde bulunduğumuz durumlardan kendi çabamız ile çıkabiliriz. Hiç
yapamıyorsak profesyonel bir destek ile toparlamak mümkündür.
İnsanların öğrenme süreleri farklıdır. Bu sebeple eylemlerin alışkanlığa
dönüşme süreleri de farklılık gösterir. Acıktığımızda yemek yeme eylemi
gerçekleştiğinde iyi hissederiz. Günde üç öğün yemek yeme ihtiyacı,
zorunluluk sebebiyle alışkanlığa dönüşür. Bu kolay olandır. Zor olan ise;
hiçbir mecburiyetimiz olmadığı halde insiyatifimize bağlı olarak değişen
eylemlerimizi alışkanlığa dönüştürmektir. Örneğin diyet yapmak gibi...
Genellikle insanlar diyet
yapmak istediklerinde süreyi uzun tutamıyorlar. Karşılarına sevdikleri yemek
çıkınca diyeti bozuyorlar. Ve diyet yapma fikri ortadan çoğu zaman tamamen
kalkıyor. İradeyi sağlam tutup, bir hafta dayanabilen insanlar bu duruma adapte
olmaya başlayıp, süreyi uzatarak diyeti başarıyla tamamlama yolunda ilerlemiş
oluyorlar. İşte bu süre eylemlerimizin alışkanlığa dönüşmesi için en iyi yol.
Beynimiz olayları birden fazla kez tekrarladığında, bir zaman sonra
kendinizi aynı şeyi yapıyor olarak bulacaksınız. Beyninizin tekrar etmesine
olanak tanıyın. Kendinize en sevdiğiniz üslubunuzla hitab ederek sevdiğinizi
söyleyin. Diksiyonumuzu etkili kullanmak, beynimizin olumlu cümlelere daha
fazla tepki vermesine sebep olur. Kalbimizi ısıtmasına, ellerinizi ve
ayaklarınızın iyiye gitmesine olanak tanıyın. Ağzınızdan çıkacak her bir
kelimenin güzel, hoş, anlamlı çıkmasına izin verin. Siz kendinize izin
verdikçe, sizi siz yapan değerlerinizin arttığını göreceksiniz.
Bilgiyi
öğrendiğim gibi unutuyorum. Bu sıklıkla duyduğumuz bir cümle olabilir.
Öğrendiğimiz her bilgi hafızamızda kalsın, yeri geldiğinde şak diye hatırlayıp
hayatımıza uygulamak isteriz. Sonuç hüsrana uğratır, bu yüzden beyin
öğrenmeyi sever. Öğrendikçe bilgilerimizi hayatlarımızda kullanmalı, kültür
seviyemizi ileri taşıyabilmeliyiz. Bunun yolu tekrar etmekten geçer. “Beyin
tekrarı sever.”
Hz
Mevlana der ki: “Sık sık verilen öğütten sıkılma. Çünkü bir çiviyi çakabilmek
için defalarca vurmak gerekir.”
Sevgilerimle..
0 Yorumlar