Ad Code

Responsive Advertisement

Ticker

6/recent/ticker-posts

Alışkanlık haline getirmek istediğin bilgiyi yinele!

 “ Beyin tekrarı sever. Alışkanlık haline getirmek istediğin bilgiyi yinele!”  

     


“Beyin gökyüzünden daha geniştir.” Beyin;  yapısı ve işleyişi itibari ile gökyüzünün uçsuz bucaksız özelliğine rağmen, daha anlamlı ve kapsamlıdır. Çünkü yönetir, anlamlandırır, hissettirir, komut verir, harekete geçirir. Peki, beynimiz nasıl birşey çalışma sistemi nedir?

     Beynimiz yaklaşık olarak 1,5 kilogram ağırlığında, darbe almaya karşı kafa tasını koruyan zarlarla kaplı olan, daha fazla korunması için omurilik sıvısının içinde yüzen, hücre ve nöronlardan oluşan, lobları olan, kendi  içinde oluklardan ve katmanlardan oluşan kıvrımları olan, kırışık bir görüntüsüyle dikkat çeken bir organımızdır. Beynimiz elektrokimyasal titreşimlerle nöronlar arasında bilgi aktarımı yaparak çalışır. Bilgi aktarımı kromozom birleşmesi esnasında, milisaniyeler içinde gerçekleşir. Algılama, anlama, doğru bir biçimde tepki vermemizi sağlayan binlerce bağlantı birbiri ile koordineli olarak hareket eder. Vücudumuzun her bir hücresine ulaşarak, gerekli olan ihtiyacımızı karşılamamızı sağlar. 

     Beynimizin gelişimi embriyo aşamasında başlayıp, gençliğimizde son buluyor. Beyin; ana rahmine düştükten bir süre sonra tüp oluşturmaya başlar sonra beynin oluşup gelişmesi için hücre ayrışması süreci başlar. Nöronlar tüpte üretilip beynin önemli kısımlarını oluşturmak için taşınıp, sahip olacakları fonksiyonlara göre ayrılırlar. Beyinin ön, orta, arka bölümleri vardır. 

      ÖN BEYİN 

     Ön beyinin bölümlerinden birisi olan uç beyin, beynin ön kısmında sağ ve sol yarım küreden oluşur. Görevleri ise; 

- El kontrolünü sağlamak.

- Konuşma ve yazmayı sağlamak. 

- Görmeyi sağlamak.

- Hayal kurmayı sağlamak.

- Bilimsel yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlamak.

- Müzik yeteneğinin oluşmasını sağlamak.

- Sayısal ve sanat yeteneklerinin oluşmasını sağlamak. 

- Üç boyutlu algılamayı sağlamak

- Düşünme ve mantık becerilerin gelişmesini sağlamak 

- Çözümleme ve anlamı gibi işlemlerin gerçekleşmesini sağlamaktır. 

     Ön beyinin ikinci bölümü ise Ara beyin’dir.  Talamus ve hipotalamus olarak iki bölümden oluşur.

Talamus tüm sistemlerden gelen koku duyuları dışında diğer tüm uyarıları alan bir kapı görevi görür. Ayrıca amaca yönelik bilinçli davranışlardan da talamus sorumludur. Hipotalamus insan vücudu için iç dengeyi sağlayan sistemi korumakla görevli olan bölümdür. Hipotalamus kan basıncını ve kalp atışını destekler. Vücut ısısını sabitleştirir. Açlık tokluk durumlarını bildiren salgıların salgılanmasını sağlayan sistemdir. Duyu ve davranışları ayarlar.

     ORTA BEYİN 

     Orta beyin beynin refleks merkezidir. Orta beyin görme ve duyma olaylarında refleks kontrol merkezi olarak görev yapar.

     ARKA BEYİN 

     Arka beyin kendi içinde beyincik, omurilik soğanı, pons olarak ayrılır.

     Beyincik; vücudun dengede tutmayı sağlar ve kasların çalışmasını destekler.

     Omurilik soğanı;

- Sindirim, boşaltım, solunum, dolaşım sistemlerinin çalışmasını sağlar.

- Karaciğerin kan şekerini ayarlar.

 - Hayati refleksleri (hapşırma, öksürme, yutkunma, kusma) ayarlar.

- Omurilik soğanı çalışmayan canlı yaşayamaz.

     Pons; beyincik yarım kürelerini birbirine bağlar.

      Muntazam bir sistemi olan beyinin yapısının, bilimsel olarak açıklaması derin ve kapsamlıdır. Ancak benim üzerinde durmak istediğim nokta;  beynimizin sınırlarının olup olmadığı, bilgilerin ne kadar süre kalıcı olup olmadığı yada alışkanlıklara dönüştürülüp dönüştürülmediği  ile ilgilidir. Beyin ne kadar ileri gidebilir? Bir insana en iyi ve en kötü ne yaptırabilir ? 

     Beynimizi vücudumuza bağlı bir kablo gibi düşünebiliriz. Kolumuzu hareket ettirmeyi istediğimizde, beynimiz kollarımıza komut verir ve kaldırabiliriz. Beyin kablomuzu kestiğimizde, hareket edebilmeyi düşünemeyeceğimizden bir hiç olmaktan başka bir anlam ifade edemeyiz. 

        “Beyin kalbe ışık açar.” 

 


       Sizlere sormak istiyorum. Hayattaki en iyi ve en kötü şey nedir? Göreceli bir kavram olduğu için yanıtlar herkes için değişecektir. Benim için hayattaki en iyi şey “sevgi” , en kötü şey ise insanın özgürlüğünün elinden alınmasıdır. Beynimiz bizlerin insanı, kendimizi, doğayı, bitkileri, hayvanları sevmesini sağlayabilir. Vücudumuza gönderdiği sinyallerle bizleri dünyanın en mutlu insanı edebilir, hatta mutlu olduğumuzda başka bir insanı da mutlu etmemizi sağlayabilir. Bunu çoğunlukla kalbimizle ortak çalışarak yapar. Beyin kalbe ışık açar. Ellerimizle bir çocuğun saçlarını sevebiliriz, ayaklarımızla birine yardım etmek için gidebiliriz, beş duyu organımızla olayları yorumlayıp, hoş sözcüklerle gönül alabiliriz. En önemlisi seni seviyorum bil istiyorum diyebiliriz. Sevginin gücünü asla hafife almayın. Hissettirdiği duygular pozitif olduğundan insanı iyileştirir. İnsanın özgürlüğünün elinden alınması kadar zor bir durum yoktur. Suç işlediğinizi ve ceza aldığınızı düşünün. Özgür değilsiniz, istediğiniz hiç birşeyi yapamıyorsunuz, sevdiklerinizi göremiyorsunuz. Ömrünüzü küçük, konforsuz, soğuk  bir yerde geçireceğinizi düşünün? İşlediğiniz suçun ağırlığını, bedelini  kaldıramayıp daha da öfkelenebilirsiniz. Bu öfkenin sonucu olarak olumsuz duygulara kapılıp, kendinize  dahi zarar verebilirsiniz. İşte bu sebeple beyin sizi çıkmaza sürükleyebilir. Başlarda anlattığım gibi beyinin muntazam işleyişi olması sebebi ile içinde bulunduğumuz durumlardan kendi çabamız ile çıkabiliriz. Hiç yapamıyorsak profesyonel bir destek ile toparlamak mümkündür. 

     İnsanların öğrenme süreleri farklıdır. Bu sebeple eylemlerin alışkanlığa dönüşme süreleri de farklılık gösterir. Acıktığımızda yemek yeme eylemi gerçekleştiğinde iyi hissederiz. Günde üç öğün yemek yeme ihtiyacı,  zorunluluk sebebiyle alışkanlığa dönüşür. Bu kolay olandır. Zor olan ise; hiçbir mecburiyetimiz olmadığı halde insiyatifimize bağlı olarak değişen eylemlerimizi alışkanlığa dönüştürmektir. Örneğin diyet yapmak gibi... 

Genellikle insanlar diyet yapmak istediklerinde süreyi uzun tutamıyorlar. Karşılarına sevdikleri yemek çıkınca diyeti bozuyorlar. Ve diyet yapma fikri ortadan çoğu zaman tamamen kalkıyor. İradeyi sağlam tutup, bir hafta dayanabilen insanlar bu duruma adapte olmaya başlayıp, süreyi uzatarak diyeti başarıyla tamamlama yolunda ilerlemiş oluyorlar. İşte bu süre eylemlerimizin alışkanlığa dönüşmesi için en iyi yol. Beynimiz  olayları birden fazla kez tekrarladığında,  bir zaman sonra kendinizi aynı şeyi yapıyor olarak bulacaksınız. Beyninizin tekrar etmesine olanak tanıyın. Kendinize en sevdiğiniz üslubunuzla hitab ederek sevdiğinizi söyleyin. Diksiyonumuzu etkili kullanmak, beynimizin olumlu cümlelere daha fazla tepki vermesine sebep olur. Kalbimizi ısıtmasına, ellerinizi ve ayaklarınızın iyiye gitmesine olanak tanıyın. Ağzınızdan çıkacak her bir kelimenin güzel, hoş, anlamlı çıkmasına izin verin. Siz kendinize izin verdikçe,  sizi siz yapan değerlerinizin arttığını göreceksiniz. 

      Bilgiyi öğrendiğim gibi unutuyorum. Bu sıklıkla duyduğumuz bir cümle olabilir. Öğrendiğimiz her bilgi hafızamızda kalsın, yeri geldiğinde şak diye hatırlayıp hayatımıza uygulamak isteriz. Sonuç hüsrana uğratır, bu yüzden   beyin öğrenmeyi sever. Öğrendikçe bilgilerimizi hayatlarımızda kullanmalı, kültür seviyemizi ileri taşıyabilmeliyiz. Bunun yolu tekrar etmekten geçer. “Beyin tekrarı sever.”

      Hz Mevlana der ki: “Sık sık verilen öğütten sıkılma. Çünkü bir çiviyi çakabilmek için defalarca vurmak gerekir.”

     Sevgilerimle..

                                             BY PROTOKOL DERGİSİ NİSAN 2021, SAYISINDAKİ ÇALIŞMAM..

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code

Responsive Advertisement