Tersine dönüşmekte olan bir dünyada yaşamak; bu işte bir terslik var!
"İnsan" yeryüzündeki en anlamlı varlıktır. Çünkü var oluşundaki her aşama büyük bir mucizedir. Aklımızın yettiği kadar, zorlasakta kendimizce yanıtsız kaldığımız, bilmemizin gerektiği ölçüde bildiğimiz varlıklarız. Fakat, bilimde yettiği kadarı ile var oluşumuzu açıklamaya çalışır. Her geçen gün, yeni bir buluşla var oluşumuzun altındaki anlamın altını, kırmızı renk ile çiziyor.
Anlam demek; kendimiz başta olmak üzere etrafımızdaki canlı yada cansız tüm varlıkların, 'ne' olduğu, ‘ne-ye’ karşılık geldiğini bilmek demektir. Anlamlar daire oluşturmaz, etrafımızdaki varlıklarla sonsuza dek uzanır. Anlamlandırma çalışmaları, anlamlandırılan durumun en köküne inmekle başlar. Bu sebeple; anlamlandırmaya kendimizden başlayıp, sonrasında sırasıyla cevremizdekilerle devam etmeliyiz. Peki kendimizi nasıl anlarız? Öz kişisel dönüşümümüzü yaparak mümkündür. Kişisel dönüşüm ne demektir ?
Kişisel dönüşüm; bireylerin, iç dünyasını anlaması, çözümlemesi, irdelemesi, en önemlisi de kendisini sevmesi yolunda bir çabadır. Kişinin kendinin farkına varması demektir. Peki insanlar nasıl "farkındalık" duygusuna erişirler?
-Ben kimim?, Nasıl bir insanım?, Nelerden hoşlanırım, nelerden hoşlanmam? Artı ve eksilerim neler? Sevgi, saygı nedir? Mutluluk nedir? Nefret etmek, kin beslemek nedir biliyor muyum? Acı, üzüntü, haya, iyilik, kötülük vb. duyguların ne olduğunu biliyor muyum? Zevklerim neler? Bu soruları kendimize sorup cevap verdiğimizde, kendimizi anlamak yolunda adım atmış oluyoruz. Sorulara verdiğimiz cevaplar, yaşamımızda doğrularımızı ve yanlışlarımızı da oluşturur. Ve nasıl yaşamak istediğimiz sorusuna da, cevap verir. İşte bundan sonra hayat başlıyor. Zorluklara ve kolaylıklara, oluşturduğumuz doğru ve yanlış çizgileri ile ulaşırız. Yani eylemlerimizle!
Kişisel dönüşüm ile kişisel gelişim genellikle karıştırılır. Kişisel dönüşüm, kişinin kendini anlaması, fark etmesi, hareketlerini kontrol edebilmesi yani sorgulaması demektir. Kişisel gelişim ise, var olan bilgilerin üzerine yenilerinin eklenerek pekiştirilmesi demektir. İkisi arasındaki fark; birinde kendini anlayıp sorgularken diğerinde kişinin kendini geliştirmesidir.
Tersine dönüşmekte olan bir dünya var; iyiliğin yerini kötü niyet, samimiyetin yerini mesafe, birlikteliğin yerini yalnızlaşmak, ihtiyaçların yerini kısmi zorunluluk, gelenek, göreneklerin yerini görgüsüzlük, ifade etme çalışmalarının yerini saygısızlık, boş zamanların yerini uykuda geçirmek, geceyi gündüz,gündüzü gece gibi yaşamak almış. Bu demek oluyor ki, biz anlamlandırmada eksiklikler yaşıyoruz. İşin tuhaf tarafı, bunu fark etmeden yapıyoruz. Kitap okuma seviyesinin, bu kadar az olduğu bir ülkede tersine bir dünya oluşturmak çok zor bir eylem olmasa gerek. Oysaki, Sevgi; birbirimizi koşulsuz sevelim, Saygı;birbirimize olan davranışlarımızda,sözlerimizde bir ölçü olsun, hayatta bir amaç doğrultusunda yaşayalım, Geceler; uyuyalım dinlenelim, Gündüzler; çalışalım, yiyip içelim, gerekli sosyal faaliyetlerimizi gerçekleştirelim, hedeflerimizi gerçekleştirelim diye var. Hoşgörülü olmak, insanları anlayıp gerektiğinde alttan almak hiçbir şey kaybettirmez.
Kişisel dönüşüm tamamlandıktan sonra geriye denge kalıyor. Denge problemini ise Icarus efsanesi ile anlatmak istiyorum.
Icarus’un babası kral Minos, boğa başlı insan vücutlu çocuğu Minotauros’u , insanlardan saklamak için mimar Daedalus’a labirent yaptırır. O labirentte Icarus ve mimarı, boğa çocuğun yanında kalması için bırakmış. Günler geçmiş Icarus sıkılmaya başlamış ve dışarıya çıkmanın yollarını aramıştır. Labirent balmumu ile yapıldığı için mimarın yardımı ile olabildiğince balmumu toplayıp, labirente gelen kuşların dökülen tüyleriyle yapıştırıp kendine kanat yapıyor. Icarus bu kanatları yaptı ama öğrenmesi gereken şeyler vardı. Icarus kanatlarıyla göğe çıktı. Özgürlüğün coşkusuna kapılıp yükseldikçe yükseldi, Güneşe yaklaştıkça balmumu eridi ve Icarus maalesef yere düştü. Peki nasıl uçacaktı? Hatası neydi? Icarus yükseldi güneşin etkisi ile balmumu eriyip kanatları işlevsiz oldu, alçaktan uçsaydı denizin neminden yine balmumu eriyip bu kezde denize düşecekti. Oysaki yapması gereken, deniz ve güneşe eşit mesafede uçması gerektiğiydi. Yani dengeli uçması gerekirdi.
Kişisel dönüşüm yapmak ve hayatta dengeyi tutturabilmek hayatımızda birçok güzelliğe ulaşmamıza neden olur. Bana göre; herkes kendi kalbini, ruhunu, vicdanını iyileştirip, kendini geliştirirse toplum yenilenir. Tersine bir dünyada değil, olması gerektiği gibi yaşayıp iyi bir dünyada yaşamış oluruz.
Sevgilerimle...
BY PROTOKOL DERGİSİ EYLÜL 2020, SAYISINDAKİ ÇALIŞMAM..
0 Yorumlar